SÖYLEŞİ: Aslı Kemal Gürbey
Seyyid Hasan Çelik Dede, Es Seyyid Mahmud- Ül Kebir Seyyid
Derviş Gevr/Derviş Beyaz Seceresi/ Alevi İnanç, Yol, Erkânı isimli
kitabını bu hafta Kalan Yayınları etiketiyle çıkardı. Alevi-Bektaşi
inancının derinliklerinde yüzyıllardır yaşayan, sözlü gelenekle
aktarılan sırlar, hikmetler ve ocak kültürü bugün yeniden yazıyla
buluşuyor. Seyyid Hasan Çelik Dede, yayımladığı ilk kitabı ALEVİ İNANÇ,
YOL, ERKÂNI ile bu derin irfani mirası hem günümüz insanına tanıtıyor
hem de gelecek kuşaklara bırakılması gereken bir emanetin izini sürüyor.
Derviş Gevr Ocağı’nın hikmetli yolundan beslenen bu eser, sadece bir
inanç kitabı değil; aynı zamanda bir duruş, bir çağrıdır.
Seyyid Hasan Çelik Dede ile gerçekleştirdiğimiz bu söyleşide hem kitabın
ortaya çıkış sürecini hem de Alevi inancının temel taşlarını, seyyidlik
sorumluluğunu ve bugünün dünyasında bu yolun nasıl sürdürülebileceğini
konuştuk.
Hasan Bey, kitabınız 523 sayfa renkli baskı bir kitap. İçindeki belge ve
bilgiler de ufuk açıcı, öğretici ve bilgilendirici. Bu kitabı çok uzun
bir yoldan getirdiğiniz hemen anlaşılıyor. Bu temelde 2 sorum olacak. 1)
Bu değerli eseri ne zaman yazmaya başladınız? 2) Kitabınızı yazmaya
sizi iten temel motivasyon neydi? Bu ihtiyaç nereden doğdu?
Eyvalllah can aşk ile… Son dönemlerde Alevilik üzerinden çok farklı
yorumlar yapılmaya başlandı, Ocaklar üzerinden bir çok yanlış beyanlarda
bulunulması neticesinde, bu değerli kitabımı Ceddim yüce Pir Seyyid
Derviş Gevr -Derviş Beyaz’ın himmetiyle Hakk aşkıyla Hakk’a sığınarak
yazmaya derlemeye çalıştım ve çok güzel bir eser oldu. Bir kitap bir
insandır noktasından yola çıkarak bu eseri yazdım.
“Derviş Gevr Ocağı” sizin için ne anlam ifade ediyor? Bu ocağın hikmetlerini ve yolunu anlatmak neden önemliydi?
Şimdi kerâmetler sahibi Es Seyyid Mahmud-il Kebir, O yüce Pir, Seyyid
Derviş Gevr-Derviş Beyaz’ın kendisidir. Farklı bir şahsiyet ve kişi
değildir, öncelikle bunun altını çizelim. Yolun özünü, içeriğini
bilmeyenler sanki Es Seyyid Mahmud-il Kebir farklı kişi Seyyid Derviş
Gevr farklı kişiymiş gibi yansıtmaya çalışmışlardır. Halbuki aynı Ulu
zattır. Birçok Ocak sahipleri, Ocak mesupları, O yüce Pirin
hikmetlerinden kerâmetlerinden, ilminden ışığından nasiplenip
kendilerine pay çıkartmaya çalışmışlardır. Onun için kimse Seyyid Derviş
Gevr-Derviş Beyaz olamaz ve O yüce nurun Sırrına da vakıf olamaz. Onlar
Hakk’ın yeryüzündeki Velileridirler.
Şu soruyu da size sormak isterim. Günümüzde dede-talip ilişkisi
nasıl bir dönüşüm yaşıyor? Eskiden nasıldı, şimdi nasıl bir seyir
izliyor?
Eskiden itikat vardı. Dede çok fazla bilgiye sahip olmasa dahi, Talip
Yola olan aşkı ile Güruhu Naciye’den gelen Ehlibeyt nuru Seyyid
Ocaklarına Sıdk-ı sadakatla bağlı idiler Seyyidin sözünden asla dışarıya
çıkmazlardı çünkü İkrar bağı kutsalığını korumaktaydı, çünkü kalpleri
saf ve temiz idi. Şehirleşme ile birlikte farklı kültürden
coğrafyalardan insanlarla bir araya gelme neticesinde şehir hayatının
koşulları maalesef bu ikrarı biraz zedeledi. Yinede Yolu bilen biliyor.
Kitabınızda birçok secereden, ocak zincirinden
bahsediyorsunuz. Bu silsilenin korunması ve aktarılması konusunda ne
gibi çabalarınız oldu?
Öncelikle benlikten uzak durarak bu Yolda Hakk Muhammed Ali aşkıyla Yola
hizmet etmeyi kendimize temel ilke edinmişiz. Yol cümleden Uludur,
bireyler kişiler değil. Secereler Seyyidlerin geldiği kutsal Ocağı
temsil etmekte ve bu Soynameler nesilden nesile korunarak günümüze kadar
ulaşmıştır. Yolun hizmetkârı olarak, hizmetler vererek bilgileri bizden
sonraki gelecek nesillere tahribatsız aktarmak için daima Hizmet ehli
olarak çaba göstermeye yılmadan bıkmadan Yolda hizmet devam etmeye
çalışarak mücadele ediyoruz.
“Herkes Derviş Gevr olamaz” diyorsunuz. Bu cümleyi biraz açar mısınız? Ne tür bir ehliyet ve seyrüsefer gerekiyor?
Eyvallah herkes Seyyid Derviş Gevr olamaz çünkü O Allah’ın ona bahşetmiş
olduğu İlmi Ledün gönlüne sahip olması, Hakk tarafından O yüce Veli’ye
Batini ilmin deryasından, nurundan nasiplenmesi ve neticesinde dağ gibi
yanan ateşe Allah’ın iradesiyle hükmetmesi başlı başına olağanüstü bir
Kerâmet ve Hakk ile Hak olduğu anın kendisidir. O yüzden herkes O yüce
nurun Seyyid Derviş Gevr-Derviş Beyaz Pirin ilminden, irfanından,
ışığından nasiplenmeye çalışıyor. Seceremizde tıpkı İbrahim Peygamber’de
olduğu gibi o yanan narın, ateşin içinden çıktı, ifadesi başlı başına
Hakk’ın O yüce Pir’e vermiş olduğu sırrı Hakikatın kendisi olduğundan
herkes Seyyid derviş Gevr-Derviş Beyaz olamaz. Hakk’ın ona bahşetmiş
olduğu kudret, ilmin kaynağı Aşkın kendisidir.
Alevi yolu her zaman güncellenerek yaşayan bir öğreti olmuştur.
Sizce bu yol, bugünün dünyasında nasıl ayakta kalmalı, hangi ilkeler
korunmalı?
Alevi yolunun bugünün dünyasında ve hayat koşulunda ayakta kalabilmesi
için evvela Ocakzadelerin, Seyyidlerin Benlik yurdunu yıkmaları ve bu
Yolda Talibe ayna olmaları gerekir, aksi takdirde geleceğe olumsuz
yansır, gençliğimize, geleceğimize ayna olabilmek Alevi değerlerini
koruyabilmek için Yolda İkrar gerek. Kimseyi ötekileştirmeden Alevi
değerlerini geçmişte Seyyidlerimizin uyguladıkları gibi her Ocak mensubu
yılda bir kere olsun kendi Talibini ziyaret etmeli onların hallerini
sormalı, dertlerini dinlemeli ve çözümler üretmelidir.
Kitabınızı beğenerek okuduğumu söylemek isterim. İsterim ki
yazmaya devam edin. Bu temelde iki sorum olacak: 1) Yazmaya devam edecek
misiniz? 2) Yazacaksanız yine öykü türünden mi ilerleyeceksiniz yoksa
farklı türde eserler de olacak mı?
Eyvallah değerli Can, çok teşekkür ederim. Tabi yazmaya devam edeceğim
ve de etmekteyim. Bu Yol çetindir, ateşten gömlektir, demirden
leblebidir, yılmadan yorulmadan bu yolun hizmetkârı olarak Yola devam
edeceğiz. İlerde ikinci cilt yazım da yine Alevi inanç değerleri üzerine
olacak çünkü bir Seyyid evladı olarak Talibin hizmetine koşmak bizlerin
görevi, temel ilkesidir. Tekrardan çok teşekkür ederim, bizlere zaman
ayırdığınız için, güzel Muhabbetiniz için, hizmetleriniz için. Hakk
Teala, Hz. Hızır Nebi yar ve yardımcınız olsun. Ceddim yüce Pir Seyyid
Derviş Gevr-Derviş Beyaz ayağınıza taş, gözünüze yaş düşürtmesin. Ya
Allah, ya Muahmmed, ya Ali. Aşkı niyazımla.