Kitap Hakkında
Tanrı’nın bize şaka yaptığını düşünmüştüm annem ve kardeşimin öldüğünü duyduğumda. O tarifsiz gecenin, annemle sırrımızı içimize atıp unuttuğumuz gecenin üstünden yaklaşık üç yıl geçmişti. Çocuğunun üzerine kapanmış bir annenin beş saniye önceki çaresizliğine aldırmayan beyaz toprak o korkunç gücünü bir kez daha göstermiş, boylu boyunca yayılıp en masumların üzerini kapatmayı seçmişti. En küçüğümüz Kevser iki yaşındaydı. Benden on yaş küçük bir çocuk şimdi yaşamıyordu artık; peki ben niye yaşıyordum o zaman? Aynı anda, aynı gün belki aynı dakikalarda büyük bir uğursuzluğun ağırlaştırılmış örtüsü altında yolculuklarını başladıkları yerde bitirmişlerdi. Öldürmeye adamışken bütün kurbanlarını cellât, ismini söyletmemişken daha bize ve ölmek için henüz çocuk olduğumuzu sandığımız o yolun ta en sonunda, yokuşun o dik sırtında, toprağına incecik gövdesiyle bağlanan yeni açmış kır çiçekleri gibi susuz, açlığını unutmuş, boynu eğik, kahrolmuş canlı ölüler misali sessizce bekleyip duruyorduk. Gelenin kim olduğunu herkes biliyordu ama bunu dile getirmeye kimsenin cesareti yoktu. Ta ki kendisi söyleyene dek!