Kitap Hakkında
İnsan, doğduğu günden itibaren bir yolun yolcusudur. Fakat bu yol, ne asfaltla kaplıdır ne de taşlarla döşenmiştir. Bu yol, kalpten kalbe uzanan bir sır yoludur; görünenin arkasında saklı, duyulanın ötesinde gizli bir hakikatin izidir. Bu yolculuğun adını kimi “hayat” koyar, kimi “imtihan” der, kimi ise sadece “aşk” diye fısıldar. Ve her yolcu, bu yolda bir işaret, bir durak, bir yankı arar. İşte bu eser, o yankıyı duyan, o çağrıyı hisseden ve o aşkı arayan bir yolcunun hikâyesidir.
"Hu Medresesi", sıradan bir medrese değildir. Duvarları harçla değil, secedelerle örülmüştür. Sıralarında kitaplar değil, kalpler açılır. Hocaları beşer değil, hakikat sesidir. Bu medrese, görünmezdir belki gözle; ama gönül gözüyle bakanlar için her yerde yükselir. Sesi, Kur’an’ın feryadında, bir annenin duasında, bir dervişin gözyaşında, bir yetimin tebessümünde gizlidir. Bu medresede okunacak tek ders vardır:
“Kendini bil, Rabbini bul.”
Eserin merkezinde Ahmet vardır: Yalnız bir arayıcıdır. Ne şehirlerin ışığı tatmin etmiştir onu ne modern çağın gürültüsü. Kalbine düşen ilk kıvılcım, onu bir arayışa sürükler. Her durakta, her mektepte, her yolda yeni bir hakikat parçası bulur. Fakat hiçbir parça, onu tam anlamıyla doyurmaz. Ta ki Kur’an’ın sessiz çığlığını duyana dek... Ta ki “Hu” isminin kalbini dağlayan feryadına varana dek...
Kur’an ayetleriyle yoğrulan, hadislerle derinleşen, tasavvufun nefesiyle şekillenen bu yolculuk; sadece Ahmet’in değil, her hakikat yolcusunun hikâyesidir. Mevlânâ’nın neyinden, Yunus’un türküsünden, Hallâc’ın feryadından, İmam Gazâlî’nin nefesinden izler taşır. Bu eser; çağdaş insanın kalabalıklar içinde yaşadığı yalnızlığa, bilginin bilgi olmaktan çıkıp içselliğe eremediği çağımıza, bir irfan soluğu sunmak için yazıldı.
Burada anlatılanlar sadece bir hikâye değil, bir çağrıdır.
Bu çağrı, içten içe “Ben kimim, nereden geldim, nereye gidiyorum?” diyen her yüreğe yöneliktir. Çünkü “Hu” adı, bütün soruların sırrında saklı olan cevaptır.
Elinizde tuttuğunuz bu eser, belki bir romandır, belki bir destan, belki de bir yakarış... Ama en çok da bir dua gibidir. Hakikate, aşka, arayışa, secdeye ve sükûta yazılmış bir dua...